3 Mart 2011 Perşembe

Digitürk'e Digital Medya Çiftesi

Digital Medya'nın neredeyse sınırsız sayılabilecek özgürlüğünün, artıları olduğu gibi eksileri de var elbet. Bu durum bugün Digitürk'ü yarın öbür gün başka bir x firmasını mağdur edebilir, böyle bir durumda olay tamamen firmanın kriz yönetimi kabiliyetine kalmış. Digital MEdya'nın ve sosyal ağların gücünü kullanarak, milyonları arkasına alarak bu işi kendisi için, beş kuruş ödemeden mükemmel bir reklam kampanyasına dönüştürebilir, bu arada da işten anlayan 3-4 IT ciyle bu işi nasıl çözeceğine dair bir çalışma yapabilirdi. Ancak kendileri kapatmalara ve karartmalara meraklı, çözüm değil, kestrip atma odaklu hukuk sistemimize başvurup olayı hiç uğraşmadan, kestirmeden çözmek istedi..


Yine burada kaçırdığı konu, word of mouth un yaptırım gücü ile binlerce blogspot yazarını arkasına alarak, internet ortamında virüs gibi yayılacak bir anti kampanya başlattı..

Bence Digitürk sadece sitesinde bir açıklama metni yayınlayarak bu işten kurtulamaz. Etkisini kısa süre içerisinde daha da güçlü hissedecek, müşterilerini kaybetmeye kadar varan bir direnişle karşılaşacaktır. Bu durumu kendisi için artıya çevirecek bir eylem planı yapmazsa,"YOU MEDIA" çağında bloggerların çiftesini sağlam yiyecektir..

2 Mart 2011 Çarşamba

DIGITURK UYELIKLERINIZI SONLANDIRIN!!!

Blogspot.com'u yasaklayıp, binlerce blogcuyu mağdur eden Digitürk'e karşı dava açılmasını istiyoruz!! #blogumadokunma

28 Şubat 2011 Pazartesi

Hüzün/Neşe

Az önce farkettim ki ben hüznü çok seviyorum. Hüzün benim vazgeçemeyeceğim bir duygu. Hani bazıları nasıl sigarayı bırakamaz ona zarar verdiğini bilse bile işte bende o hesap hüzün bulutlarıyla beraber dolaşıyorum, nerde ne zaman hüzün sağnağına tutulacağımı bilmeden.. Hüznüm benim için en az neşem kadar değerli.. Neşe ve hüzün beni besleyen duygular. Belki ikisininde yüksek miktarda bende varolması büyük bir çelişki değildir.

Zaten çelişki dediğin şey nedir ki, insanlar açıklayamadıkları tezatlıkları çelişki olarak adlandırıp kestirip atmış. Bende kendimi çok çelişkili bir insanım diye kesip atmışım aslında.. Yeni yeni farkediyorum ki, çelişki her ne kadar birlikte yaşaması güç olsada, siyah ile beyaz arasında gri ve aynı zamanda katı ile sıvı arasında esnek bir alan yaratıyor insana..

Hüzün ile neşenin çelişkisine gelincede..Hüznüme aşığım, bu zihnimi uyuşturan, gözlerimi acıtan, kalbimi sıkıştıran ve belki beni başka bir boyuta götüren bu his.. Tarifi imkansız bir haz veriyor aslında.. Neşeme de aşığım, kalbimi kıpır kıpır yapan, gözlerimi kırıştıran, dudaklarımın 32 dişimi göstermek için acıdığı, elime koluma hakim olamadığım halim.. Sürekli espiriler yapıp kahkahalarla gülen ben.. Yine hiçbirşeye değişmem..
Şimdi anlıyorum ki hüznüm olmasa neşemin kıymeti olmayacak, neşem olmasa hüznümün..

Peyk - İçimdeki İz

Son zamanlarda iş yerinde, evde, her yalnız kaldığımda, bulduğum her arada dinlemeye çalıştığım bende ciddi anlamda bağımlılık yapan bir albüm var; Peyk - İçimdeki iz..

Sizi bilmem ama benim zaman zaman, sıkça içimden geçer şöyle bir okkalı küfür savurup, ceketimi alıp gitmek içinde bulunduğum düzenden.. Sonra kalabalıklar içerisinde kaybolup, görünmez olmak.. Görünmez kadın olarak avaz avaz hay sizin sisteminize...
İşte bu albüm, uyuşturulan ruhlarımıza temiz hava gibi, derin bir nefes çekince baş döndüren oksijen gibi.. İnsanı kendine döndüren, kendiyle ve genel gerçeklerle inceden dalga geçen, hayatı umursamazmış gibi yapıp fazlasıyla ciddiye alan bir albüm. Dinledikçe dinleyeceksiniz, hissettikçe alışacaksınız, aklınızda albümden bir ezgi ile yolda seke seke, kimseyi umursamadan yürür bulacaksınız belki de kendinizi kim bilir..
Birazda Peyk grubu üyelerinden bahsedeyim.. Öyle çok fazla tanımıyorum kendilerini ancak onlarla geçirdiğim birkaç saat içerisinde.. Ben çok sevdim bu adamları.. Her biri kendi şahsına münhasır ve herbiri ayrı ayrı delilik derecesinde müziğe aşık. Müzik onlar için hayatı sevmenin bir yolu gibi sanki.. Müzik piyasasında pek çok insanla tanıştım, tanıştıkça daha da çok tiksindim kokuşmuşluğundan.. Şimdi ilk defa bir umudum var.. Birileri farklı çıkarlar peşinden koşmadan, içlerinden geldiği gibi, içlerinden aktığı gibi müzik yapıyor.. Birilerine ait olmadan, özgürce..
Teşekkürler Peyk, kulaklarımızın pisini ve pasını aldın..
Ve teşekkürler Aybüke, beni bu grupla tanıştırdığın için..


Powered By Blogger
 
;