30 Temmuz 2010 Cuma

evcilik oyunu, evlilik kabusu

Ne kadarda şekerler değil mi beyaz gelinlik ve siyah simokin içerisinde.. Yakında kedileri de evlendirmeye kalkacaklar diye korkuyorum!

Öncelikle şu tv programlarına veryansın edeceğim, hafta içi beş gün, memleket sınırlarını aşıp Avrupa hatta Amerika'ya uzanan çöpçatanlık programlarına kıl oluyorum, zaten evlendirmeye meraklı dudu teyzelerimizle, çok sevgili dürdanelerimize alttan alttan iyice gaz verip başımıza musallat ettiler. Özellikle son 1 senedir sevgili anneciğime soran sorana.. Kardeşine, çok eski bir aile ahbaplarının oğluna, yeğenine isterde isterler..

Karşılarına geçip muhtemelen asla telaffuz edemeyeceğim bir cümleyi şimdi burada sizlere kurmak istiyorum; "Size ne be size ne kardeşim işiniz gücünüz mü yok, gidin kendinize koca bulun.". Tabi salon kadınlığımdan da fazla çıkmamam gerekiyor. Şu bir cümle bile bu tarz faaliyetlerle ilgili duygu ve düşüncelerimi anlatmama yetmiştir diye düşünüyorum.. Bunun haricinde birde arkadaşların imalı sözleri var; " ee artık vakti geldi, yok mu biri", "kızım senden bi cacık olmaz, bu gidişle evde kalıcaksın","hadi ama bak hepimiz evlendik bi sen kaldın".. yeteeeerrr!! Onlarada burdan sevgilerimi gönderiyorum ve kendi işinize bakın diye eklemek istiyorum!

Şimdi bu toplum baskısının bizim üzerimizde yarattığı etkiden bahsedeyim birazda.. Yapış yapış bir panik ile evde kaldım diye sağa sola saldırılır.. Niye, neden, kimmiş, neymiş öyle bi an gelirki hiç farketmez.. Sen koca bulabilmiş yada bulamamış hatun olarak değerlendiriliyorsundur ve bir süre sonra; ulan zaten işte kendini gösteremedin, muhtemelen bir süre terfide alamayacaksın, zaten nefret ettiğin bi işte çalışıyorsun, hayallerin karmakarışık olmuş yerlerde sürünüyor, adam gibi paranda yok, bunlar yetmezmiş gibi bi koca adayı, adayı geçtim aday adayına bile sahip değilsin, diye kendine yüklenmeye başlarsın.Sonuç, mutsuzluk, mutsuzluk sonra bir kere daha mutsuzluk, tatminsizlik ve işe yaramazlık duygusu.. Ha bide bunun üzerine tabular, çelişen toplumsal yargılar binerse değme sen haline.. Depresyon, kaygı nöbetleri ve sonunda panik atak..

Bir kadın olarak hayatta varolabilmek adına onca çaba sarfetmiş, kendime onca yatırım yapmışken ve sonuçlarını iş hayatı ve entellektüel çevre içerisinde yeni yeni almaya başlayacak yada başlamışken, hayatı bu kadar ciddiye alıyor ve itina ediyorken bir adama kadın olabilmek için yetiştirilmiş olma durumunun sana en yakınların tarafından hissettirilmesi gerçekten sinir bozucu. Yeri geldiğinde hayatın daha çok başındasın diyen büyüklerinin başarılı bir mühendis yada doktor kısmet durumunda gözlerinin parlaması ve oralı olmadığında ahlayıp vahlamaları da cabası.. Hani insana sormazlar mı hiç tanımaz mısın kendi yetiştirdiğin evladını diye.. Yazık ki üniversite diye ayrıldığın evinle arana kilometrelerden başka mesafelerde girmiş, bunu görmek bi başka hayal kırıklığı..

Hiç sorarlar mı senin beklentilerin ne hayallerin ne yapacakların ne diye yada sorsalar bile ciddiye almadıklarını anlamış bulunmaktayım.. Dedim ya herkes kendine uğraş derdinde..  Ne yazık ki Türk toplumunda ne kadar okumuş, ufku geniş insan da desen herkes aynı bakış açısına sahip.. Bunun yarattığı baskıyla evlenip 1-2 sene içerisinde de mahkemeye kendini zor atan gençlerin halide içler acısı..

Daldan dala atlıyorum ama son olarak şu dialoğuda eklemek istiyorum;

- Birkaç sene Avrupa'da yaşamak istiyorum, hem iş deneyimi olur, hem bir değişiklik olur hem belki okul..
-Neden ne işin var, Avrupa'ya gidenler ne olmuşlar, ne fazlaları varmış senden?
-Hayır anne olay o değil, artık dünya değişti, devir değişti, bunu deneyim etmek istiyorum bu benim vizyonum..
-Sen vizyonunu burdada geliştirebilirsin, al işte tatillerinde git nereye istersen ama başka türlü olmaz..

Aradan haftalar geçer..

-Amerika'dan çok iyi bi kısmet çıktı..
-Hönk! ne alaka?
-Ne biliyim işte bi yerden duymuşlar iyi aile kızı arıyorlarmış..
-Anne ben kavunmuyum almadan önce koklamaya kalkıyolar..
-Saçmalama, hala böyle abuk sabuk konuşuyosun!
-Ya bi dakka sen benim bi kaç seneliğine Avrupa'da yaşamama, çalışmama yada okumama izin vermedin, şimdi Amerika'ya mı göndereceksin
-Ne diyim çok meraklıydın işte yurtdışı yurtdışı al sana..
-İkisi aynı şeymi allah aşkına, birinde ben kendimi geliştirmek için gidiyorum, diğerinde başka bi insanın hayatını yaşayacak olsam da, orda kimsem olmasa da başımda bi erkek! olduğu için gönderiliyorum, üstelik hırlı mıdır, hırsız mıdır? hadi bakalım ya adam piskopat çıkarsa beni yerlerde sürükler döverse?? Ne yapabilirsin? Bu mudur yani..
-Saçmalama ben hemen seni nereye gönderiyorum öyle..
-Ne belli piskopat çıkmayacağı 1 sene saklayamaz mı kendini pes pes diyorum.. Bu konu kapanmıştır.. Bi daha ağzınızdan kısmet kelimesi duyarsam, buluşurum ve ona biriyle birlikte yaşadığımı, evlenmeyide düşünmediğimizi söylerim!! yaparım yani.. gerisini sen düşün..
- Hadi ordan! sende bu feministlikle gidersen hiçbi halt olamayacaksın
-Senin söylediğin şekilde bi halt olmak isteyen kim..

Ortam gerilir..
SON

Ben anlamadım bu heryaştan kadınlardaki koca sevdasını.. 25 yaşında elde ettiğim çakma özgürlüğümü, bilmiş teyzelerin ve her haltı yiyip iyi aile kızı arayan arada kalmış erkeklerin ellerinde oyuncak edemeyeceğim!!

Saygılar.. ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Powered By Blogger
 
;