19 Temmuz 2010 Pazartesi

CiCi HaTuN

Cici hatun olmayı hiç beceremedim, o kalıp bi oturmadı bana.. hani o mu biraz köşeliydi ben yuvarlaktım yoksa tam tersi mi anlayamadım da..
Öyle çıt kırıldım hiç olamadım, mesela ampul patladı değiştirir misin diye naz yapmadım sevgilime.. bu çok kolay oldu, hımmm yada internet bağlantım sorun veriyor yardım eeeett diyemedim.. yani dedim de, gelemem diyince, oturdum 3 saat uğraştım sonunda yine kendim becerdim..
Ne olacağım çocukken belliydi aslında, daha doğrusu ne olamayacağım.. abilerle futbol oynayacağım diye, tahta banktan çakma kalenin önüne geçip, az şişletmedim bacaklarımı.. acı çekmenin keyfini ilk orda öğrendim sanırım:)
Bandırma Etibank lojmanlarının ortasında yuvarlak bir salıncağımız vardı, yeni dünya derdik ona bi önceki modelini de severdik, onu söktüklerinde çok kızmıştık ama yeni dünyaya da kısa sürede alıştık.. Salıncağın dışına kollarımızı açıp iki yandan asılır öyle sallanırdık.. bi kere düşmüştüm, kocaman top salıncak üstümde 270 derece ile gidip gelirken aptal ben ayağa kalkmaya çalışıp bi güzel çarpılmıştım.. Kaydıraktan baş aşağı geri geri kaymaya çalışırken de az kafa göz patlatmadım. Dizlerimi saymıyorum bile.. Osmanlı turası büyüklüğünde olurdu dizlerimin oyukları.. bisikletle 4. basamaktan aşağı uçmaca sonrada dudağı yarmaca:) Yine şanslıydım kafası patlayanlarda oldu:)) Diğer kız arkadaşlarım evde kitap okurlardı yada evcilik oynarlardı.. Hiç evcilik oynamadım desem yada yalan söylemiyim, yazlıkta Çağla diye bir arkadaşım vardı, onun sayesinde ilk evcilik oyunumu oynamıştım, evin kadını o, erkeği ben olurdum:)) ben çalışır para kazanırdım o yavrum sürekli yemek yapardı bana.. ondan başkasıyla evcilik oynamak hiçbirzaman eğlenceli olmadı..  Evlenmiş :)) Yıllarca dilinden düşürmediği çocukluk aşkıyla, düşlerinin bile ötesinde mutlu olmasını diliyorum:))

Sakin bi çocuk oldum hep.. Biri canımı sıktığında, susar susar sonunda fena patlardım ama.. hala da öyleyim. Zamanında gösteremiyorum tepkilerimi, biriktirip biriktirip, olmayacak zamanda öldürücü darbeyi vuruyorum..

Üniversitede başladı sevgili muhabbetlerim.. Öncesinde hep hayallerim vardı.. Müzik yapacaktım, hayatımın sonuna kadar, bıkmadan usanmadan.. Orta okulda bi konser vermiştik, ertesi gün bi arkadaşımla dolaşırken okuldan bi çocuk gelip arkadaşıma; "dün geceki kız kimdi, onu bulmam lazım, bizim okuldaymış, ben hiç görmemişim.." demişti, arkadaşım beni gösterdiğinde de " hadi size iyi günler" tadında veda etmişti.. Anladım ki sahnedeki hatun ben değilim yada sadece orda kendimim:)) olmadı ama sonsuza kadar müzik yapamadım.. bundan sonrada yapamayacağım sanırım.. ( bu cümleyi buraya yazarken bile irite oluyorum, pes etmek hiç bana göre değil.. bazen bırakıp gitmeyide bilmek gerekiyor ama.. neyse)  Gazeteci olacaktım mesela, elimde ses kayıt aleti okulda röportaj yapıyorum:)) Sayısal okudum, mühendis oldum.. Tiyatroya heveslendim, içgözüm çok gelişmişmiş, yani kendime dışarıdan bakabiliyormuşum buda hareketlerimi kısıtlıyormuş, doğru bir tespitti..

Sinemaya giderdim, bir sonraki filme kadar, izlediğim filmde beğendiğim karakter oluverirdim.. Onun gibi davranır, oymuş gibi yaşardım.. Gerçek hayatı kabul etmek istemez, yaşadıklarımı da filmden karelere benzetmeye çalışırdım.. Bazende kendimden sıkılıp, hayallerimde karakterler yaratıp, kurguladığım senaryoları yaşamaya çalışırken bulurdum kendimi.. Özellikle, İngilizce, Almanca, Tarih ve Coğrafya dersleri benim kendimi kapattığım, deli gibi hayal kurduğum derslerdi.. Bu nedenle de hep en zayıf derslerim oldu:((( Yine olsa yine yaparım, tarih dersinin nesini dinleyeceğim ki.. Bir grup adam, o kale senin bu kale benim koşturup durmuşlar.. Toplar tüfekler, ateşler, kılıçlar.. ööff çok sıkıcı, bi kere aşk yok içinde.. Savaşmanın aşkı mı olurmuş.. peh!

Bu karakter yazma olayını üniversitede iyice abarttım.. Kendimi bıraktım, sevgilime de bi karakter yazdım.. yazık yavrum, beyaz atlı prens olmak için çok küçük ve yaralıydı.. Biz sadece aşıktık ama bana yeter mi?
Yetmedi.. Ben ona Temel Reis ol dedim, o inadına Kabasakal olmaya çalıştı.. Onu da baceremedi.. El ele verdik, bi güzel ettik içine ilişkinin:)) Daha çoook fırın ekmek yemesi lazım ama, umut ediyorum ki kendine bi ayar çekip mutlu olmayı becerebilir..  Bütün beddualarımı geri alıyorum ve seni affediyorum.. Lütfen sende beni affet, o sarı t shirt aslında sana çok yakışıyordu, ayrılmıştık ve sen çok mutlu görünüyordun! bana başka çare bırakmadın.. Ama benim zevkime bu kadar güvendiğini bilmiyordum, bi daha o tshirtü üstünde görmedim:)) yazık oldu.. Başka cadılıklarımda oldu elbet, e onlarda bana kalsın artık;) Sen çok düzgün bi hatunsun diyip beni terkettiğin gün, hayatımın dönüm noktası oldu.. Ağır aksak yürümeye çalışan ruhum, topaç gibi ekseni etrafında dönmeye başladı.. Mayday Mayday irtifa kaybediyordum... Ve bulutların üzerinden yere sert bir iniş oldu.. Tekerleklerim söküldü e gövdemde sürtünmeden acık yamuldu ama teknoloji gelişti artık tabi, bi servise girdim, eskisinden daha gıcır oldum:)))

Ay bu yazıyı yazarken çok eğlendim:) oooyyy ooooyyyy:)))

Şimdi işler biraz karışık tabi.. "Kayalardan kayarım, yoktur benim ayarım" modundan artık fabrika ayarlarına dönmem gerekiyor ama öyle bi butonum yok ne yazık ki.. Kendi ayarımı kendim yapmalıyım.. Aslında yaptım tabi ama şimdi bi ince ayar kaldı.. Bi program yazıyorum kendime, rengarenk bir ekranda iki buton var, birincisi mühendis butonu, diğeri yaratıcılık.. Mühendis butonuna bastığımda içinde bulunduğum ortama adapte olabilmeliyim, yaratıcılık butonuna bastığımda da nöronlarımda meydana gelen kısa devreler yardımıyla üretebilmeliyim.. Yani o kısadevreler sürekli var ama ben onları kullanıp, orda biriken (ısı)enerjiyi boşaltmazsam devrelerim yanıyo..

Şimdi ben ne kadar cici hatun olabilirim? Ne kadar oturaklı, sakin, böyle hanfendi olabilirim? Bi kaç saat evet ama sonrası sıkıntı.. İçim daralır.. Panik atağım var benim gelemem öyle şeylere.. Aa bu arada 4 senedir temizim, panik atak krizi sıfır:)) Merak edenlere bir ara kısaca anlatabilirim..Sonuç olarak, cici hatun olunmaz doğulur.. Bizde cadılık, başına buyrukluk, mantık ve delilik çipleri çok şükür sağlamda, cicilik eksik kalmış:))
Ne demişler, kader, kısmet, nasip bu işler;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Powered By Blogger
 
;