2 Aralık 2015 Çarşamba

32 yas kafasi..

32 yasindan gun aldigim su gece hayatimin dersini aldim.
Dogumgunu hediyesi hayattan geldi, erken teshis.. Pazartesi gunu ameliyat olacagim.
tam da bu gece hatta tam da 30 dk icerisinde hayatin kiymetini anladim ve dun kendimi 22 gibi hissediorum derken o kisacik 30 dk icerisinde 32 yasina girdim..
Sukrediyorum, nefes aldigim her saniye icin.. Sukrediyorum farkindaligim icin..
Ve korkmuyorum hicbir seyden..
Hayat guzel ve her anini yasamaya deger..

32 yas dogumgunu kafasi..

Basima gelen hersey benim zenginligim, hepsi icin hayata tesekkur ederim..

25 Kasım 2015 Çarşamba

Hala kuruyorum hayallerimi..
Bazen uykudan uyanmak istemiyorum, tam o günün ilk ışıklarında, işe gitmek için yataktan kalkmak zorunda olduğunda, o son 5 dakika.. hayatımın en güzel, en tatlı hayalleri..
İnsan hayalleri oldukça ölmez.. Hayalleri olan insanlar yaşlanmaz.. Hayalleri olan insanlar büyümez..
Hayalleri olan insanlar içindeki o muhteşem çocuğu bırakmaz..
Hala içimde avaz avaz şarkı söyleyen bir kız çocuğu var, o çocuk her gün Legoları ile saatlerce oynuyor.

Yaşama motivasyonum tamamen o küçük kızın hayallerini gerçekleştirmek üzerine artık.. Kendimizi ararken bakmamız gereken tek yer çocukluğumuzmuş. Tüm kırgınlıklarından ve çaresizliğinden kurtardığın çocukluğundur sana yaşama sevinci veren..
Ve hayallerim artık o küçük kızınki gibi rengarenk.

Güçlü - yüm.. Ayaklarım yere tam olarak basıyor. Aklım hayallerde ama artık biliyor.. Hayallerle gerçekler arasında duran yalnızca kendimim.
Ben hergün kendi yolumdan biraz daha çekiliyorum..

Sevgiyle..

29 Eylül 2015 Salı

filmi defalarca izlemişimdir.. şarkıyı da dinlemeye bıkmıyor insan..
gençliğin en saf en çocuk zamanlarından kalma..

Belki de o çocukluğu, saflığı yeniden keşfetmemiz içindir bunca sancı.. Büyümek kendini bulmak olmalı ve herşeye rağmen kendin olabilmeyi başarabilmek..

https://www.youtube.com/watch?v=m3jD5qbKrYE&feature=player_embedded

3 Eylül 2015 Perşembe

Aşk'a

Her ayrılık zordur eminim. Öyle kesip atmak gerek dediğinde atılmaz hiçbirşey.. Derine gömülür en derine..kemiğe dayanır.. Sonra birgün hiç beklemediğin bir anda bi koku, bi şarkı, bi ses ile göğsüne kaya gibi oturur, burnunu gözlerini ağrıtır..

O yüzden çekmek gerek ayrılık acısını, dibine kadar dibine vurmak, dibine kadar içini kusmak gerek. Söylemedikleri insanın içini kemirir..Geçti sanırsın, bitti, kesip attın..

Bir mesaj beklersin oysa, o mesajı atsa yine elin ayağına dolanır, heycandan kalbini yersin.. Aşk böyledir.. 

Bazıları bitmez, yaşamaya cesaret edemediğin aşklar bitmez, bazen de bitmesin diye bırakırsın.. Kendine kalsın diye..

Vardır öyle insanlar düşününce boğazında düğümlenen.. 

Bende de böylesine birşey bitti..İnsan kokusuna sığındığı adamı anlamlandıramaz. Anlamlandıramadığı kadar çok sever, anlamlandıramadığı kadar kendini görür.. ve yavaş yavaş iyileşir, yaralarını sarar.. 

Nasıl iyileştim ben, nasıl topladım tüm kırık parçalarımı, belki de nasıl topladı.. Nasıl mutluyum hayatıma girdiği için.. 

Kaybetmek diye birşey de yok aslında, hayat öylesine güzel ve hergün yenilenirken..

Ben inanırım nefes e.. Her nefes aldığım saniye yeni bir doğuştur, ben her an yeniden doğarım.. Öyle bir Aşk, yaşamak..

Aşk' a aşık olduğunda dokunduğun her insan kendini büyütmektir.. İnsan içindeki Aşk'ı bulduğunda böyledir, herşey aşk.. 

Aşksız olma ki ölü olmayasın, Aşk'ta öl ki diri kalasın demiş Mevlana.. 

Yolun açık olsun.. 

22 Ağustos 2013 Perşembe

Düşler Ülkesi


Ey Aşk...

Tüm duyguların, mantığın, aklın üzerine çöreklenen karabüyü.. 

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde iki kurbağa varmış. Kurbağalardan biri kendini prenses sanırmış. Diğer kurbağaları prense dönüşsünler diye sıra ile öpermiş.

Gel zaman git zaman bilgelik kazanmak için bulutlar ülkesindeki göle yerleşmeye karar vermiş.  Prenses kurbağa bu durur mu, orada da prensini aramaya devam etmiş. Öptüğü kurbağaların hiçbiri değişmiyormuş. Umutsuzluğa kapıldığı ve yaprağında yalnızlığına çekildiği bir zamanda.. Bir zıpzıp kurbağa prenses kurbağanın yanından zıplayarak geçerken gözlerinin içine bakmış. Prenses kurbağanın kalbinden o an bir “tak” sesi gelmiş ve ardından hiç olmadığı kadar hızlı çarpmaya başlamış kalbi.. “tak tak tak tak tak tak...” Prenses kurbağa ne olduğunu anlamamış, adeta nefes alamıyor gibiymiş..

Sonraki günlerde prenses kubağa zıp zıp kurbağayı beklemeye başlamış. Zıpzıp kurbağa her seferinde prenses kurbağanın gözlerinin içine daha güzel bakar olmuş. Prenses kurbağa zıpzıp kurbağayı öpmek ve prensine kavuşmak için heyecan içerisinde beklemeye başlamış.

Balıklar deniz minarelerini, kurbağalar sinekleri kovalamış.. Zaman toz olmuş bulutların üzerine uçmuş. Artık prenses kurbağanın kalbi kısılamayacak kadar yüksek sesle çarpmaktaymış ancak zıpzıp kurbağa zıplamaktan vakit bulup prenses kurbağanın yanına bir türlü gelmezmiş.

Prenses kurbağa bir plan yapmış, en yuvarlak ağaç dallarını toplayıp, zıpzıp kurbağanın yoluna dizmiş. Zıpzıp kurbağa ertesi gün aynı saatlerde prenses kurbağanın yaprağının yanından geçerken yuvarlak dallara basmış, kayan dallarla birlikte dengesini kaybedip suya düşmüş. Prenses kurbağa hemen zıpzıp kurbağayı sudan çıkarmış ve öpmüş..

Prenses kurbağa zıpzıp kurbağaya bakmış, zıpzıp kurbağa prense dönüşmemiş ancak daha önce öptüğü kurbağalardan farklıymış. Zıpzıp kurbağa hem prenses kurbağanın kalbini hızla çarptırıyor hem de yanından ayrılmıyormuş.

Bulutların üzerinde gezen zaman, bu iki kurbağaya hayaller ülkesinde bir yaprak adası inşa etmiş. Zıpzıp kurbağa ile prenses kurbağa ne olduğunu anlamadıkları bir nedenden ötürü hayaller ülkesindeki muhteşem adalarında yaşamaya başlamışlar. Zıpzıp kurbağanın da prenses kurbağanın da kafası çok karışıkmış. İkisi de zamanın duruşuna ve dünyanın ayaklarının altından kayıp gidişine anlam verememektelermiş.

Su bulutu, bulut fırtınayı kovalamış. Birbirlerinden vazgeçemeyen bu iki kurbağa birbirlerine de katlanamamaya başlamış. Ne yapmaları gerektiğini düşünürken zıpzıp kurbağa zıplayıp başka yapraklara gitmeye, başka göller keşfetmeye başlamış. Prenses kurbağa da prens kurbağasını aramaya devam etme kararı almış..

Sevgi saygıyı, aşk tutkuyu, tutku güneşi kovalamış.. Zaman ikisine de yeni dünyalar kurmuş, iki kurbağa da ayrı ayrı çok mutlu olmuşlar.

Prenses kurbağa birgün zamanla konuşmaya başlamış. Nasıl hayaller yaşadığı, hangi dünyalara gittiğini bir bir anlatmış zamana. Zaman düşünmüş taşınmış, tüm hayallerin, dünyaların ötesinde bir yerde prens kurbağanın ülkesinden neden ayrıldığını sormuş, prenses kurbağaya..

Prenses kurbağa şaşırmış çünkü prens kurbağa ile hiç tanışmadığına inanırmış. Zaman prenses kurbağaya prens kurbağayı tarif etmiş.. Prenses kurbağa çok şaşırmış çünkü zamanın kendisi için seçtiği prens kurbağa aslında zıpzıp kurbağaymış ancak prenses hep prens kurbağayı aradığı için bunu görememiş.

Zaman prenses kurbağaya artık çok geç olduğunu çünkü zıpzıp kurbağanın başka bir ülkenin prensi olduğunu ve çok mutlu olduğunu söylemiş. Zamanın sözünü dinlemeyen prenses kurbağa zıpzıp kurbağayı bulmuş ve onun hiç değişmediğini sadece biraz göbeğinin büyüdüğünü görmüş. Zıpzıp kurbağa da prenses kurbağayı gördüğü için heyecan içerisindeymiş. Zıpzıp kurbağa dayanamamış ve Prenses kurbağayı öpmüş. İkisi de düşler ülkesinin kral ve kraliçesine dönüşmüşler.

Prenses kurbağa düşler ülkesinin en güzel kraliçesi, Zıpzıp kurbağa ise en yakışıklı kralına dönüşmüş. Zaman gaz olmuş bulutlarla buluşmuş, sonra yağmur olmuş toprağı beslemiş. Düşler ülkesi birden dünya ile birleşmiş ve heryeri misler gibi yasemin kokusu kaplamış..

Düşler ülkesi ya bu hep kaçmak yeni diyarlar keşfetmek ister. Dünya ile konuşmuş ve dünyanın az ötesinde masmavi bir yıldız olarak yaşamak üzere ayrılmış. Uzaya giden düşler ülkesi prenses kurbağa ile zıpzıp kurbağanın da gerçek ülkelerine dönmelerine neden olmuş.

Toprağa düşen zaman derelere, dereler şelalelere, şelaleler denizlere dönüşmüş akmaya başlamış..

Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine..

Gökten 3 elma düşmüş biri prenses kurbağanın, biri zıpzıp kurbağanın biri de mavi yıldızdaki düşler ülkesinin başına..

http://www.youtube.com/watch?v=XSSZOo3L5Xc

10 Aralık 2012 Pazartesi

Gitmek hiç bitmeyecek bir karar gibi gelmeye başladı bana, sanki insan hep gidecekmiş gibi.. Tıpkı hayat gibi..
Hayat biryerden başka bir yere giderken, kalmamız ne kadar olası..
Hep derler ya akışına bırak, zamana bırak..
Aslında akıp giden zamanken birşeyleri bırakmış olmuyoruz ne yazık ki..
Yeni gidişler arifesinde, yeni tükenişlerimle, yeni yollara adım atmak istiyorum, hayal kırıklıklarım en büyük deneyimlerim.
Aslında gitmek değil de zor olan, insanın ne yöne gideceğini iyi belirlemesi gerekiyor, bu sürekli gidiş hali içinde kaybolmamak için.
O zaman asıl mesele, ne istediğini belirlemekte gizli, sonrasında er yada geç varacağı noktaya ulaşıyor insan.
Gitmek bir eylem değil, bence hayata tutunmak, vazgeçmemek, çabalamak, yeni deneyimler edinmek, yeni keşifler, kitaplarca bilgi belki de..


15 Eylül 2012 Cumartesi

Ben ve tüm kopuşlar, vazgeçişler, kaçışlar..
İnsan dudaklarına kafasını sürten bi kediden kaçar mı?
Gözlerini patlatacak gözyaşlarını içine tıkmaya çalışırken, kendine küfreder mi?
Mantığı ile aldığı kararları kalbi kaldırmaz, kıvranır durur mu?
İnsan minnacık bir kedicikten kopabilmek için de, sevdiği adamdan kopabilmek için de hep aynı tepkileri mi verir.
Kaçış, kopmaya çalışmak, vazgeçmek için kendini cırmalamak!!!

Bunu bencillikten yapıyorum evet, ilerisini düşündüğümde yanında olamayacağım, sevemeyeceğim, koklayamayacağım, koruyamayacağım..

Tam da şu anı kaçırmak böyle birşey! Gelecek için şu andan vazgeçmek.
Peki tek gerçekliğim şu anken böyle birşey yapmak niye..

Bu da tam olarak benim çelişkim, kaosum belki de saçmalığım!!



Powered By Blogger
 
;