5 Nisan 2010 Pazartesi

inşa etmek yada toprağı ekmek

Yazarı bilinmeyen Töre metinlerinden birine göre, her insan yaşamda iki yoldan birini seçebilir: inşa etmek ya da toprağı ekmek. İnşa etmeyi seçenlerin işi yıllarca sürebilir, ama günün birinde yaptıkları inşaat biter. O zaman kendilerini  kendi ördükleri duvarların içine hapsettiklerini görürler. İnşaat durunca yaşam anlamını yitirir.
Diğerleri ise toprağı ekerler. Fırtınalara, mevsimlerin getirdiği bütün çetin koşullara göğüs gererler ve hemen hemen hiç dinlenmezler. Ama yapının tersine, bahçenin gelişip büyümesi hiç bitmez. Bahçe, bahçıvanın sürekli ilgisini, dikkatini, bakımını gerektirirken bir yandan da yaşamını büyük bir serüvene dönüştürür.
Bahçıvanlar her zaman birbirlerini tanırlar; çünkü her bitkinin tarihçesinde bütün Dünya'nın gelişiminin yattığını bilirler..
                           Paulo Coelho 'nun Brida adlı kitabından alıntıdır.

Bugün otobüste Paulo Coelho'nun Brida isimli kitabını okumaya başladım ve birkaç sayfa sonra yukarıdaki yazı takıldı gözüme.
Hayat ne kadar enteresan, bazen yıllarca çırpınyorsunuz sorularınızın cevaplarını bulabilmek adına, kendinizi yoldan yola, insandan insana, alkolden uyuşturucuya vuruyorsunuz.. Ancak hiçbiri o aklınızda, kalbinizde büyüyen sıkıntının cevabını vermiyor size. Tam bıraktım kendimi hayatın akıntısına, hadi bakalım vursun beni kıyılarına derken, bir anda bambaşka bir amaçla girdiğiniz bir kitapçıda gözünüze çarpan bir kitabı alıp, kitabı aldığınız için biten paranız yüzünden her zaman seçtiğiniz sarı dolmuşla değilde otobüsle eve dönmek zorunda kalıp yol uzadığında, sıkıntıdan karıştırdığınız kitabın 14. sayfasında kendinizi bulabiliyorsunuz..
Hayat değilde bu kurulu düzen, bu ayak uydurmaya çalıştığımız sistem bizleri inşa ettiğimiz duvarların ardına hapsederken, bilmediğim anlamlandıramadığım bir çırpınış ve bir boğulmuşluk hissiyle karşı gelmeye çalışıyorum bu duruma ve aniden farkediyorum ki, ben aslında toprağı ekmek için yaratılmışım..
Bu güne kadar o yada bu biçimde, şu yada bu nedenle inşa etmeye çalıştığım duvarlar henüz dizlerime bile gelmeden isyan bayraklarını çektim, duvarları yıkılsın diye tekmelemeye başladım.. Şuursuzca çırpınışlarım, arayışlarım beni uyum sağlamak adına ördüğüm duvarları yıkmaya çalışmanın bir adım ötesine götüremedi.
Bundan yaklaşık 6 ay önce karar verdim ki, kendime karşı kapadığım gözlerimi açıp, iç dünyamı, isteklerimi, beğenilerimi tanımalı ve hayatımın geri kalanını mecburiyetlerimle ve mecburen taktığım maskelerimle değil kendimle yaşamayı öğrenmeliyim.
Hayat aslında anlamlandıramadığımız ama her durumdan farklı dersler çıkardığımız bir serüven. Bende hayata tutkun bir maceracı olarak, kesinlikle bahçivan olmalıyım.. Hayat benim tarlam ve sürekli farklı farklı çiçekler ekmeli, ağaçlar dikmeliyim. Toprağa düşen tohumlarla yeni çiçekler çıkarmalı, büyümeli ekinlerim, genişlemeli tarlam..
Bazen yabani otlar bitmeli, bazen böcekler sarmalı ama ben bıkmadan usanmadan savaşmalıyım güzelliğini korumak için tarlamın.. Kuşlara, belki akreplere yada uğur böceklerine yuva olmalı... Rengarek, desen desen bir hayat yaratmalıyım kendime.. Acılarıyla güçlenmeli, bitişleriyle büyümeliyim.. Aşkla cesaretlenmeli, sevmekle çoğalmalıyım.. Yağmurlarla arınmalı, güneşle ısınmalı yüreğim..
Kokusu geldi şimdi burnuma, yağmurdan sonra gelen mis gibi toprak kokusu..

Belki de Ayvalık'ta yeni bir başlangıç..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Powered By Blogger
 
;