
Fotoğraf nasıl ama o zaman bile hayatı bu kadar pembe görmüyordum:)
Birde küçükken amuda kalkmaktan zevk alırdım, herkesten fazla tepetaklak dururdum.. spor salonunda kocaman göbeğim olduğu için hiçbir hareketi beceremezken, amuda kalkabiliyordum ve en uzun amutta durabilen öğrenciydim, öyle ki her seferinde hocam gelip yeter artık diye zorla düşürürdü. Amutta durduğum zamanlarda kendimi dünyaya meydan okuyormuş gibi hissederdim. Bu hissin bitmesini hiç istemezdim..
Bir erkekten hoşlandığımda, onu küçümseye başlıyorum.. Erkeklere güvenmiyorum, hayatımda gereksiz yer işgal etmelerini istemiyorum.. Bu nedenle kafamde hepsi için üç aşağı beş yukarı aynı senaryoları yazıp oynuyorum.. sonuç; gün gelmiş o adamla bütün ilişkiyi yaşamış ve bitirmişim.. artık bir anlamı kalmamış..
Sinirim bozuk olduğunda bütün dolabımı kirliye atıp, makinelerce çamaşır yıkıyorum. Buna alternatifim yarım kilo çamaşırsuyunu kovaya devirip bütün evi silmek.. bunu yaparken bana en çok haz veren, o küçük bakterilerin reklamlardaki gibi yok oluşunu düşlemek...
Kendimle bir derdim varsa beni kimse eve sokamaz! evde kaldığım her dakika beni bana biraz daha kendime yaklaştırdığından, evde oturmaktan nefret ediyorum. Ailemden ve arkadaşlarımdan bunu yüzüme vurduklarında nefret ediyorum.. ne var yani, bende böyleyim, en azından bu şekilde zamanımın daha kolay ve eğlenceli geçmesini sağlıyorum..
Geçen gece rüyamda bir gemiye biniyordum, bindiriliyordum desem.. Kıyıda yan yatmış kocaman lacivert bi şilep ama içi oldukça güzel ve lükstü.. Hani eski Fransız filmlerindeki gibi .. Bunu neden anlatıyorum çünkü böyle bir geminin fotoğraflarını çekmek istiyorum.. Yapmak isteyip yapamadığım pek çok şeyi rüyamda görüyorum.. senfoni orkestrası eşliğinde kendi bestemi çalmak gibi..

Ne diyebilirim ki.. insan biriktirdikleri kadar var diye düşünüyorum. Ben bunları biriktirdim ve daha milyonlarcasını.. çok değerlisin diyen eski sevgilime ne çok mu terliyim diye bağırdığım mı, yada ortaokulda her yeni film izleyişimde bir hafta orda gözüme kestirdiğim karakter gibi davranmam mı, sürekli hayal kurduğum için kitap okumaktan nefret etmem mi yada belki su kaplumbağam kavanozunda çok sıkılmıştır diye düşünerek camı açıp onu uçak gibi uçurmaya çalışmam mı, balıklarımı oyuncak timsahımla korkutmaya çalışmam ki başarmıştım ertesi gün sarı olan bir sonraki günde kahverengi olan öldü.. çizgilere basmadan yürümeye çalışıyorum hala, kazara sağ ayağım bir çizgiye geldiğinde bir sonraki adımda da sol ayağımla çizgiye basmak zorundayım..evimin etrafı bahçe olduğundan sürekli içeri kaçan örümceklerle önceleri evimi terketmeleri için telepati kurmaya çalışıyordum, ne yazık ki başaramadım, şimdilerde defalarca "tanrım lütfen beni affet ama onlardan korkuyorum" diyerek onları öldürüyorum.. öylesine yürürken bir kare görüyorum ve onu defalarca gözümün önüne getirmeye çalışıyorum bu sırada bir yere çarpabiliyorum..
Ve daha milyonlarcası.. belki bunların bir kısmı bana özeldir.. İşte benim tepetaklak dünyam..
heey benim de karaşimşek arabam vardı. bi de öğretmenlerin o tavırlarından aynen tiksinirim!!!! ama yok asla amuda kalkamadım :D
YanıtlaSil