27 Eylül 2010 Pazartesi

Bu benim ilk blogumdu ve aslında bir nevi denemeydi.. istediğim gibi oldu aslında ama yetmemeye başladı artık.. Bundan sonra daha farklı bi konseptte, benden uzak olsa bile hayata daha yakın yazılar yazma kanaatindeyim..

Takip edenlere belkide minik süprizler yaparım..

Herkese teşekkürler..

23 Eylül 2010 Perşembe

insan etik değerleri ile çeliştiği için hayatının aşkından vazgeçmeli mi? bu nasıl imkansız bi seçimdir! hayat sonuna kadar böyle kendine sürgün aşka hasret mi geçip gidecek.. yaklaştığın zaman ellerin kirlenecek, uzaklaştığındaysa kalbin küflenecek!

21 Eylül 2010 Salı

kandırıldık..

Kim ne derse desin ayıplar, günahlar, yasaklar ülkesinde büyüdük biz. hep birşeylere dokunmamız yasaktı, hep birilerine göre davranmamız hep belli bir kalıba göre hareket etmemiz beklendi.. Lisede miniyi biraz kaçıran, saçlarını toplamayanlarımız ceza aldı, sakalı 2 günlük olanlar saçı amerikan olanlar hakarete uğradı.. Kurallara uyduğumuz zaman cici öğrenci olduk, itiraz edip karşı geldiğimiz zaman anarşist ruhlu işe yaramaz velet..Hep itiat etmemiz beklendi, önce babalarımıza sonra analarımıza, sonra belki abi ablalarımıza, okulda öğretmenimize..  Hep boyun eğmeli doğru olduğu iddia edilenleri yapmalıydık..

Nede olsa doğru tekti ve açıktı, aksini yapamazdık.. Sınırlarımızı hiç zorlamadık ki biz, sınır dışında nasıl bir dünya var hep merak ettik ancak çizginin ötesi tehlikeliydi, sanki ötesinde hep siyah, kötü kokan, pis, iğrenç yaratıklar vardı bize zarar vermeye çalışan.. Geçemedik! Sınırlarımızı kaldırmaya, etrafımıza örülü duvarlarımızı yıkmaya, gözlerimize takılan at gözlüklerini çıkarmaya cesaret edemedik.. Hepimiz aynı gördük dünyayı, hepimiz benzer değer yargılarını benimsemek durumunda bırakıldık. Hiçbirimize hata yaparak kendi doğrularımızı bulma hakkı verilmedi..

Bizler tecrübesiz ama hayatı kitaplardan öğrenmeye çalışan yeni yetmelerdik.. Birşeyler üretmeye hevesli ancak fikirleri kısır veletler.. Aşklarımız da Türk Filmleri gibi bol acılı oldu.. Daha iyi markalar giymeye, daha iyi kuaförlerde saç kestirmeye daha elit cafelerde yemek yemeğe koşullandık.. Hep daha iyisi olmalıydık, hep daha ileriye gitmeli hep daha fazlasına sahip olmalıydık.. Çalıştık, iyi okullardan mezun olduk, iyi işler bulduk, para kazandık.. zamanla daha iyi telefonlara, bilgisayarlara, arabalara evlere sahip olduk..

Ama hiç tatmin olamadık.. tatmin olmayı bilemedik.. çünkü hep doğru olana kilitlenmiştik.. Doğru vardı haklısınız, doğru daha başarılı, daha çekici, daha güzel, daha akıllı hep dahası olmaktı.. ama olmadı işte bi noktada, bi yerde tıkandık.. Amerikan filmlerindeki giib mutlu sonla biten aşklarımız olmadı, hiçbirimiz CIA yada FBI tarafından aranırken türlü türlü aksiyonlar yaşamadık, peşimize kiralık katiller düşmedi, American Pie daki gibi bi kolej hayatı yaşamadık.. DEvil wears prada daki kadar güzel kıyafetlerimiz olmadı.. ve sonunda istifayı basıp bize deliler gibi aşık olan adama koşamadık..

Kandırıldık dostlarım, kandırıldık..

16 Eylül 2010 Perşembe

Çocukmuşuz..

Herkeste bi olgun görünme havası, bi ben büyüğüm edası.. Herkes akıl vermeye, söz söylemeye pek bi meraklı..
Eleştirmek, yargılamak, etiketlemek çok kolay.. Herkes her bir haltı yiyip başkasına cici görünmeye pek bi meraklı..

Bide eleştirmiyorlar mı günün sonunda, sen daha biraz çocuksun yada çocuksusun diye.. Nedir bu büyük olma sevdanız anlamadım ki ben.. Anlasam belki hakkaten var bi keramet bu büyüklükte dicemde bende değişmeye çalışıcam..

Hani espiriler yapıp insanları güldürmekse çocukluk,
Çocuk dediklerinde aldırmayıp neşesini şekerler, çikolatalar arasında düşmüş bi çocuk gibi  çılgınca göstermekse,
Taksimde şarkı söyleyip sekerek yürüyebilmekse,
Hala pamuk şeker görünce heyecanlanmaksa,
İnandığı şeyleri yaşarken yara alıp, herşeye rağmen değdi oohh bee demekse,
Biri canını yaktığında lafını sakınmamaksa,
Üzüldüğünde üzgünüm işte ne var demekse
Kızdığında yaklaşmayın 100 Kobra gücündeyim şu an hepinize yeterim demekse,
Hala hayal kurabilip peşinden koşmaya çalışmaksa,
Ümitsizliğe düştüğünde dudaklarını büküp ağlamaksa,
Arada içkiyi birazcık kaçırıp çakırkeyif olmaksa,
Hazır olmadığı birşeyle karşılaştığında, üzgünüm ama hazır değilim, henüz bunu deneyimleyemem diyebilmekse,
Herkesin karşına geçip ya beni anlarsınız yada umursamazsınız demekse..
Etrafındakileri çok sevip, bu sevgiden yara aldığında tırnaklarını çıkarıp cırmalamaksa,
Biraz bazen hayatın akışının karşısında dikilmeye çalışıp,
"Gitmiyorum lan, sen nereye akarsan ak, ben burda duruyorum işteee" diye inat etmekse,
Sonunda yine tıpış tıpış kendini suyun akışına bırakmaksa,
Çok istediği şeyler olmayınca hayal kırıklığına uğrayıp isyan etmekse,
Acıyı da, hayal kırıklığını da, mutluluğuda, heyecanı da, tutkuyuda
İliklerine kadar hissetmekse...

Evet ben çocuğum.. Sizler hep büyük olun bense çocuk..

15 Eylül 2010 Çarşamba

Hani

Sana haksızlık yapmışım..
Nasılda kolay çıktı öyle ağzından
Üç kelime, herşeyin özeti sanki
Sana haksızlık yapmışım..

Tabi kolay değildir senin için
Belli zor olmuş buna kanaat getirmen
Geçip giden senelerden..

Hani hiçbişi önemli değil
Yaşandı bitti de..
Benim bu dipsiz inançsızlığımı napıcaz
Hani sana inanıyorum diyen o genç kızdan eser kalmadı da..
Hani öyle kör kütük bi inanmışlığım yoktu da..
İnanmak istemiştim, farklısın sanmıştım..
Değilmişsin oysa..

Anlamlar yüklemiştim sana, bize..
Biz diye bişi yaratmışım işte öyle
Şimdi düşününce..

En çok uyurken koydu biliyor musun
Uyurken sırtım boşluğa dayandı hep
Bi boşluğun koynuna girdim ben..
Hani alıştırmıştın ya keşke yapmasaymışsın.

İnsan biraz düşünür be adam
Biliyodun ne kadar korktuğumu aslında kırılmaktan
Ama aldırmadın tabi, hakkaten parçaladın be
Paramparça..

Affetmek benim haddime değil de
Elini bi daha tutmamaya yemin ettim ben
Bozamam!
Hani bi tarafta sen, bi tarafta kocaman ben
Bi daha vazgeçmem kendimden..
Tutamam işte öylece elinden..

Ama gidemem de fazla öteye
Öyle hep belli bi mesafe
Ne çok uzak nede yakın
Bi umut kadar uzağımda bi koku kadar yakınımda..
Ama hep bi mesafe..

Unuttum desemde umarsızca
Nereye unuttum, nasıl unuturum
yada neden unutayım ki seni..

İçimi bi daha kimse titretmedi senin gibi
Ama titretecek
Bi gün inan yeniden sıkışacak kalbim
Heyecandan dizlerimin bağı çözülecek
Bi gün yine birini düşünücem
Hasta olduğunda meyve götürücem
İlk zamanlar korka korka sokulucam
İçimde bi burkukluk
Evet burukluk değil burkukluk
Böyle bi eğrilik bi korkmuşluk bi acı
Üstü yara izi dolu sokak köpekleri gibi ürkek..

Çünkü ayrılıkta sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili..

Sen demiştin, belkide en güzeli budur uzaktan uzaktan..
Bi kere verildi bize bi şans,
Şımardık..
Su akar yolunu bulur derdin hep sonra
Ama söylemem lazım bu su bizi bi daha birbirimize kavuşturmaz..
Uzun zamandır bana yazmıyosun demiştin ya
Bak yazdım işte..

Ben artık senin omzunda gözlerimi yumamadıktan sonra
Ben artık senin kokunda uyuyamaz olduktan sonra
Ne yazılar yaşar aramızda nede şans barınız yakınımızda
Keşke demek isterdim ama vardır bi hayır bunda da
Hoşçakal, sana gel diyemedim, gitte diyemedimTümünü Göster
Ama bilirim ki sen gelsen ben zaten gidiciydim
O yüzden gelme sakın, bi kerecik benim için..

2 Eylül 2010 Perşembe

güzel

Çirkin insanları seviyorum, çirkin insanlarla konuşmak istiyorum.. farkettim ki çirkin olan sadece suratları, kalpleri çok güzel..
Güzel bi kadın olmak istemiyorum, vücuduyla suratıyla, çünkü farkettim ki o zaman geri kalanıyle ilgilenen yok..
Benim gibi kendinin iki katı yerin altında olan, onu taşımakta zorlandığı için bazen adım atamayan bi insan..
İstemiyorum güzel olmak, millet deli.. et kemik yığınıyız işte.. nedir derdi de çekiştirip durur kendini..

Duru oliyim sadece.. gözlerim anlatsın beni.. yeter işte.. gerisi boş, dünyevi..

esir

son zamanlarda bi ağzımın tadı yok
canım bişiler tatmak istiyo ama
neyi denesem aradığım lezzet değil
hani yiyorum ama öylesine

bi öylesine durumu almış başını gitmiş
hani herşey öylesine sanki
öylesine uyanıyorum sabahın köründe
işe gitmek için sokağa çıktığımda
tıpkı benim gibi öylesine kalkmış insanlarla kaşılaşıyorum
hani hepimiz para kazanmak için çalışıyoruz ama
günün sonunda öylesine yemek yedikten sonra..

hani bazen değiştiriyim diyorum şu öylesine kurulmuş düzeni
ama sadece öylesine çabalıyorum işte..
sanki don kişotumda öylesine sallıyorum kılıcımı yel değirmenlerine..

doş kişottan çok bahseder oldum son zamanlarda
hani pek çok şey değerini yitirip öylesineleştikçe
ben kendimi böylesine don kişota benzetir oldum da ondandır..

bi tat arıyorum, yeni bi lezzet
böyle damağımı yakacak yumuşak asit gibi
belki ardından hafif bi koku bırakacak
damla sakızı gibi belki bilmiyorum ki
hani böyle genzine doğru yayılan basit hafif bi koku..
sonra boğazından geçecek o koku ve yakıcılığı ile..
hani biranın ardından sigaradan bi nefes çekmek gibi dicem ama
denedim, aradığım tat oda değil..

bilemedim işte öylesine de içesim yok
ne bira nede sigara
hani sigara bağımlılık derler ya
öylesine içince oda bağlamadı ya..

benim en iyi dostum içkim sigaram demiş Tanju Abimiz..
ne güzel söylemiş..
ama benim onlar da değil be..
onlarda artık öylesine oldu çünkü..

bi öylesine bağlı olmadığım kendim varım heralde
bu bedene böylesine esir işte ben
bilmediğim için var mı bu bedenden ayrı bi ruh
bırakamam..
hani bigün beni yarıyolda bırakır diyede korkar
hor davranamam

ruhuma işlemiş zaten bi zehir
yerden yere vurur kendini kıvranır durur
bari bedenime iyi bakiyim de ikisini de aynı anda kaybetmeyeyim
kalmayayım ortada
o nedenle kusura bakmayın içkim ve sigaram
ben size değil ama siz bana esir..

..Dünyadan Bildiriyor..

Evet yaklaşık bir aylık uzay ziyaretinden sonra tekrar aranıza dönmüş bulunmaktayım.. Bu dönem içerisinde hayatımın düzenini nasıl bozarım, iyi giden şeyleri nasıl batırırım diye epeyce düşündüm.. Sadece düşünmekle kalmayıp eyleme bile geçmeye kalktım.. Neyseki evrenin sevgili kuluymuşum, öyle kozmik işaretler gönderdi ki yapamadım..

Enteresan zamanlarda cuk oturan insanlar bana sakın yapma dediler.. Kimileri tesadüfi bir tanışma kimileri ise yıllardır kemikleşen dostlar.. Galiba birileri hala beni seviyor, herşeye rağmen.. o ufak tefek ama bazen çileden çıkarıcı olan arızalarımı böyle elleriyle teker teker okşuyorlar.. Uyuzlaştığımda, dudaklarımı büküp dik dik bakışlar attığımda beni yatağa yatırıp gıdıklayan dostlarım :)) hepinize teşekkürler.. Telefonlarda uyuz uyuz konuşup delirttiğim ailemden de tekrar özür dilemeliyim sanırım..  Ne diyebilirim ki, beni sizler varettiniz.. janlarım.. janlarım..

Bir süredir üzerimde seyreden uyuzluk bulutlarının asıl sebebine gelelim.. bi kere tam bi adrenalin manyağı olan benim hayatımda heyecan oranı düştü.. Bünye alışık değil bu kadar tekdüzeliğe.. Ya yerinde duramıyo yada küsüp yataktan çıkmıyo.. bigün bişeyler dengeleyecek mi acaba beni.. umut ediyorum sadece:)Herneyse sıkılmaya başlayınca, tembelleşiyorum, tembelleşince sorumluluklarımdan kaçmaya başlıyorum, onlardan kaçınca yapılması gereken işler gün be gün kat be kat artıyor.. ve sonunda yangın var diye feryat figan kendimi vuracak yollar arıyorum.. hani bahsettim ya gidesi gelenlerden.. benim kalasım hiç yok ki..:)

Hep kızardım kendinden kaçmak için başkalarının ardına saklanan tiplere.. ben yapmamaya çalışırım genelde.. Kendime çok açığımdır, kendimle iyi geçinirim ama hani dost acı söyler derler ya yine kendime karşı bi o kadar acımasızım.. Bazen yine bu acımasızlık sınırlarımı zorluyorum ve kendimi fena hırpalıyorum..

Ya şöyle bi düşününce.. Kendime neden yükleniyorum ki.. bu sefer karar almıyorum.. akıntıya bırakıyorum.. su nasılsa yolunu bulur;)

1 Eylül 2010 Çarşamba

?

Aşk nasıl bişey?
Neye benziyor?
Ne renk, şekli nasıl?
Kokar mı bööle misler gibi?
Peki yenir içilir mi?
Tadı nasıl çilek gibi mi?
Nerde yaşar evi neresidir ?
Kaf dağlarının ardı gibi mi?
Neyle beslenir ne yer ne içer?
Üşür mü soğukta?
Peki parasız kalır mı oda bizim gibi?
Canı acıdığında kimden yardım alır?
Geldiğini anlamayı başaramazken gittiği nasıl anlaşılır ki?
Önce geldiğini varsayalım, alameleri nedir?
Sanki geliyorum demezde öylecene çöküverir üstüne
Kıpırdamana kaçmana fırsat vermeyecek şekilde kitler seni
Peki ne zaman gider?
Nasıl anlarsın gittiğini?
Powered By Blogger
 
;