20 Ağustos 2009 Perşembe

terlemeden sevişenler

Ortaokulda bir grubumuz vardı Teoman'dan Gemiler'i çalışmıştık festivalde. O zamanlar hepimiz deli oluyoruz Teoman'a, bir arkadaşımız konserine gitmişti, hepimiz içten içe gıcık olmuştuk kıskandığımız için..

Kardelen, Bir Damla Gözyaşı hepsinden önce benim hala çok sevdiğim "Yollar daralıp açılmaz sonuna da varmaz hiç bitmeeezzz..".

Gel zaman git zaman En güzel Hikayem, Paramparça, Gönülçelen, Kupa Kızı Sinek Valesi ile Teoman belkide çok popüler olduğu için itici gelmeye başladı..

Popüler oldular, oldukça popüler ve sanki bunun için yazılmışlardı, çok fazla hissedilmeden, yaşanmadan belki de öylesine yaşanmış bir zamanın özensiz yazılmış sözleri...
Gönülçelenden sonra dinlemeyi bıraktığım albümlerine yaklaşık 4 yıllık bir aradan sonra geçenlerde tesadüfen duyduğum bir parçayla geri döndüm. Terlemeden sevişenler...
Özensiz yaşanan zamanların, özensiz dokunulan bedenlerin belki kendine bile değer vermeyen insanların öyküsünü anlatıyordu bence..

"sıradan ölümlüleriz
büyümüş kimyası değişmiş
yazarız banıp kanımıza
tutkunuzdur yazgımıza
nasıl anlasınlar seni beni acıkmadan yiyenler,
uyumadan önce ayaküstü terlemeden sevişenler
niye külçe gibi kalpleri
kurumuş ağızları dilleri hepsi
yorgun yaşamamaktan
boşver anlamasınlar seni
ben anlarım bakışından
bilirim her hücreni
nasıl görecekler seni
kapalıyken sımsıkı kalpleri
boşver dişle kendi fünyeni"

Sözlerinin bir kısmını yazmak istedim. Hani hepimiz hayatın acımasızlığından yakınırız ya belki de hayat değil bize hakettiğimiz değeri vermeyen, kendimiziz diye düşündüm...

Yazmaktan korkuyordum

Beğenilmeyeceğini sandığım tarzım nedeniyle hiç yazı yazamadım bu güne kadar. Hiç bir zaman güzel bir şeyler yazabileceğime inanmadım. Nedeni belki lisedeyken kendini mükemmel sanan en yakın arkadaşımın yazılarımda sürekli imla hataları bulmasıydı, kimbilir. Hepimizin hayatında böyle insanlar yok mu? Hevesle yapmaya çalıştığınız ve sonunda birşeyler ürettiğiniz iş için size kendinizi yeteneksiz hissettirecek yorumlar yaparlar... Bir iki üç ve sonunda denemekten vazgeçersiniz...
Genel gerçeklere inanan bir toplumda yetiştik, birkaç kişi benzer yorumları yapıyorsa hayır benim dediğim doğru diyecek gücümüz hiç olmadı yada söylediğimizde bize çevrilen o küçümseyen gözlerden, belki de dışlanmaktan yorulduk. Birazda kabul etmek savaşmaktan daha kolay geldi.. Sonunda o gözlerimizi parlatan değerlerimizden vazgeçtik.
Yaptıklarımız değil de yapamadıklarımız için pişman oluruz oysaki. Pişmanlık içinde sürekli umutsuzluk yetiştiren bir oda açar. O umutsuzluklarla yaşamaya çalışır ama onları aşmak için çabalamayız, hepte aynı bahanenin altına sığınırız, bu yaştan sonra, ikinci alternatifte geçti artık.
İşte ben bunları daha fazla yaşamamaya karar verdim. İçimdeki umutsuzluk makinesini yok etmeye karar verdim. Belki gerçekten yeteneksizim, belki de sıradan, kimbilir belki hiç kimse okumayacak yazdıklarımı ama kimsenin an itibariyle kimsenin önemi yok. Kendim için yazmaya karar verdim ve başkaları yüzünden vazgeçebileceğim herhangi birşey artık yok!
Powered By Blogger
 
;